Güdümsüz psikoterapi, DANIŞANI MERKEZ ALAN PSİKOTERAPİ olarak da bilinir, ruhsal bozuklukların tedavisinde, temel olarak hastanın duygu ve davranışlarında içgörü kazanmasına yardım ederek kişiliğinin güçlenmesini hedef alan yaklaşım. Terapistin görevi “danışan”a karşı, herhangi bir koşula bağlı olmaksızın anlayışlı bir tutum geliştirmektir; bu yüzden, olumsuz çağrışımlar yapabilecek “hasta” sözcüğü kullanılmaz.
Danışanın kendisini çok daha açık ve net görmesini, dolayısıyla terapiste ve başkalarına karşı daha rahat ve açık davranmasını sağlamak amacıyla, anlattıkları onunla birlikte ve anlayışla yinelenir. Tedavinin gidişi, yönlendirilmesi ve sona erdirilmesi tümüyle damşan kişiye bağlıdır; terapistin işleviyse yalnızca bu süreci kolaylaştırmaktır. 1940’larda ABD’li psikolog Carl Rogers’ın geliştirdiği güdümsüz psikoterapi, sonraki birey ve grup psikoterapisi yöntemlerini de önemli ölçüde etkilemiştir.