Cahit Sıtkı Tarancı, (Doğum 4 Ekim 1910, Diyarbakır Ölüm 13 Ekim 1956, Viyana, Avusturya), özellikle “ölüm” ve “yalnızlık” temalarını işlediği yapıtlarıyla çağdaş Türk şiirinin öncüleri arasına giren şair.
Ortaöğrenimini Galatasaray Lisesi’nde tamamladı (1931). Mülkiye Mektebi’nde (bugün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi) ve Yüksek Ticaret Okulu’nda okudu. Bir süre Sümerbank’ta memur olarak çalıştıktan sonra 1939′ da Paris’ e gitti ve Paris Radyosu’nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı. II. Dünya Savaşı çıkınca Türkiye’ ye döndü. Askerliğini bitirdikten (1943) sonra bir süre İstanbul’da babasının işyerinde çalıştı. Ankara’da Anadolu Ajansı’nda çevirmenlik yaptı. Toprak Mahsulleri Ofisi’nde (TMO), Çalışma Bakanlığı’nda çalıştı. Geçirdiği kısmi felç sonucunda 1954’te konuşma yetisini yitirdi. Tedavi için götürüldüğü Viyana’da öldü.
İlk şiirleri 1930’da Muhit ve Servetifünun Uyanış dergilerinde yayımlandı. Bu şiirlerde hece ölçüsünü alışılmış duraklara bağlanmadan yeni bir uyum sağlayarak kullanmasıyla dikkati çekti. 1946 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Şiir Yarışması’nda “Otuz Beş Yaş” şiiriyle birincilik kazanınca ünü yaygınlaştı. İlk şiir kitabı Omrümde Süküruuı (1933, 1968) sonra yazdığı şiirlerinden seçmeleri, ödül alan şiirinin adıyla Otuz Beş Yaş’ta (1946, 1982) topladı. Üçüncü kitabı Düşten Güzel’den (1952, 1969) sonra kitaplara girmeyen şiirleri, Fransız şairlerden yaptığı çeviriler ve ölümü üzerine yazılan yazılar Sonrası (1957, 1962) adlı kitapta toplandı. Arkadaşı şair Ziya Osman Saba’ ya 1930-46 arasında yazdığı mektuplardan 57’si gene ölümünden sonra Ziya’ya Mektuplar (1957) adıyla kitaplaştmldı. Gazete ve dergilerde çıkan öykülerinden 22’si Selahattin Onerli tarafından Cahit Sıtkı’nın Hikôyeciliği ve Hikayeleri (1976) adı altında bir araya getirildi. Asım Bezirei’nin derlediği Bütün Şiirleri 1983’te yayımlandı.
Cahit Sıtkı Tarancı, döneminin en çok okunan şairlerinden biridir. Garip akımından etkilenerek serbest şiiri denemiş. bir yandan da Baudelaire ve Verlaine gibi Fransız şairlerden etkilenmiş, ama hiçbir akıma bağlanmadan uyumu ve biçimi gözeten, duygulu, kendine özgü bir şiir geliştirmiştir. Hem yaşam sevincini, hem de yoğun bir karamsarlığı yansıtan şiirlerinde “yalnızlık” ve “ölüm” temaları ağır basar.