Dermatolog Dr. Betül Şengör, cilt bakımı ve anti-aging ile ilgili fark yaratan önerilerini bizlerle paylaşmaya devam ediyor.
Göz altı morlukları için
K vitamini ve C vitamini içerikli ürünler gözaltındaki dolaşımı olumlu etkiler; ancak genelde sorunu tamamen çözmekte yeterli olamaz. Ayrıca bu maddelerden maksimum etki sağlamak için gözaltına mezoterapi yöntemiyle de enjekte edilebilir. Son zamanlarda PRP tedavisi (Hastadan bir miktar kan alınarak kandaki iyileştirici hücreler ayrıştırılıyor ve sorunlu bölgeye enjekte ediliyor) ile de gözaltındaki morluk ve ödem sorununda başarılı sonuçlar elde ediyorum.
Basit ama ciltte büyük fark yaratan tedaviler
Yapıldığı anda ya da kısa bir süre içinde fark yaratan tedavilerin başında dolgu uygulamaları ve dolgulu PRP uygulaması sayılabilir. Hyalüronik asit enjeksiyonları ile sadece yüzdeki azalan doku boşluklarını doldurarak daha canlı, daha zinde bir görünüm yaratılabilir. Mesela, burun ve yanak arasındaki oluk şeklinde olan boşluklar kişiyi yorgun gösterir, bu bölgeye dolgu yapmak hastanın görünümünde büyük fark yaratacaktır.
İşin püf noktası
Dolgu uygulamalarında kişiye özel maddeler tercih edilir. Dolgu, azalan ve desteklenmesi gerekli olan yerlere, doğru açılarla enjekte edilmeli ve gereken dozda verilmeli. Bu konuda doktorun hastasını iyi yönlendirmesi gerekir. Kişiyi kendi doğal görüntüsünden 5-10 sene önceki haline getirmeye çalışmak hedeflenirse pek sıkıntı yaşanmaz. Ancak dolgu miktarı arttıkça – özellikle dudaklarda – fazla abartılı ve doğal olmayan bir görünüm yaratma riski doğar.
En güvenli dolgu maddeleri
Hayvansal kökenli olmayanlar arasında en güvenli olanı hyalüronik asit. Günümüzde birçok dolgu maddesi markasında hyalüronik asit kullanılır. Bazı dolgu maddeleri polilaktik asit ya da kalsiyum bazlıdır. Bu maddelerin kendilerine göre avantajları ve dezavantajları vardır.
Güneşle doğru bir ilişki kurmak
Güneş vücutta D vitamini sentezi için gerekli ve bir anlamda yaşam ışığımız. Ancak ultraviyole ışığı bir radyasyon ve kanserojen özelliktedir. Bu nedenle cildimizi mutlaka güneşten korumalıyız. Mesela sabah 7.30-8.00 arası 15-20 dakika güneş koruyucu sürmeden güneşte durmak, vücudunuzun ihtiyaç duyduğu D vitamini sentezi için yeterli. İlerleyen saatlerde ise güneşlenirken saat başı koruma sürülmesini öneriyorum. Dış mekanlarda fazla zaman geçiriyorsanız ya da uzun süre araba kullanıyorsanız da güneş koruyucu kullanmanız gerekiyor. Uçuklara yatkın olanlar, ciltleri çillenmeye müsait olan açık tenliler en az SPF 30 faktörlü ürünler kullanmalı. Yanakları sık sık kızaranlar biz bu duruma kırmızı yüz sendromu diyoruz güneş koruyucu sürmeden önce, ciltlerini antioksidanlar açısından zengin bir nemlendirici kullanmaya özen göstermeli.
Doğru hastaya doğru tedavi
Eğer elastikiyet kaybından, yüz ovalinin netliğini kaybetmesinden şikayetçi olan ve bir hastaya vitamin iğnesi yaparsanız sonuçlardan memnun kalmayacaktır. Vitamin iğnesi hücre üretimini teşvik eder, cilde canlılık verir ve ileriye yönelik etkili bir anti-aging işlemdir. Fakat doğrudan cildi germe özelliği yoktur. Hastanın beklentilerini anlamak, ona uygun bir tedavi belirlemek ve eğer hastanın beklentileri gerçekçi değilse bunu ona açıklamak gerekir.
Antioksidanların önemi
Çevremiz o kadar kirli ve bizler o kadar çok strese maruz kalıyoruz ki üstelik yediğimiz besinler de eskiden oldukları kadar kaliteli ve besleyici değil bu yüzden hücrelerimiz devamlı yaşlanmamıza neden olan serbest radikallerin saldırısı altında. Bu yüzden doğru beslenmek, spor yapmak, yeterli uyku gibi olumlu alışkanlıklarımızı güçlü antioksidan özelliklere sahip vitamin takviyeleriyle destekleme akıllıca olacaktır. Yüzümüze sürdüğümüz kremlerde bulunan antioksidan içerikler de cildimizi çevresel faktörlere, yaşlanma belirtilerine karşı daha dirençli kılacaktır. Kremlerin içindeki C vitamini son derece güçlü bir antioksidan. A, E vitamini ve koenzim Q10 da serbest radikal hasarına karşı kremlerinizde olmasını isteyeceğiniz antioksidanlar.