Efsane, belli bir kişiyle ya da yerle ilgili olarak kuşaktan kuşağa aktarılan öykü ya da öyküler bütünü. Tıpkı halk masalları gibi doğaötesi varlıklara, mitolojik öğelere ve doğalolaylarla ilgili açıklamalara yer vermekle birlikte onlardan farklı olarak belli bir yer ya da kişiye ilişkin geçmiş bir olayı anlatır.
Bazı efsaneler, yalnızca konu aldığı kişiye ya da yere özgüdür; ama bunların birçoğu yaygın halk öykülerinin sonradan belli bir kişiyle ya da yerle özdeşleştirilmesiyle oluşur. Örneğin, oğlunun başının üstüne konan hedefi vurmak zorunda kalan usta nişancı hakkındaki yaygın halk masalı, sonradan İsviçreli kahraman Wilhelm Tell’e; kendisine miras olarak bir tek kedi kalan kimsesiz bir çocuğun, farelerin istila ettiği bir yerde kedisini satarak zengin oluşunu anlatan bir başka ünlü öykü de, 15. yüzyıl başlarında üç kez Londra belediye başkanı olan Richard Whittington’a bağlanmıştır. Kral Lear’ın öyküsü gene bir halk masalından kaynaklanır. Yerel efsanelerin zamanla başka yerlere yayıldığı da olur. Aşağı Saksonya’daki Hameln kentinden kaynaklanan Fareli Köyün Kavalcısı, edebiyatta çok işlendiği için ün kazanmıştır; ama Avrupa’daki birçok kentin, çocukları peşinden sürükleyen bir kavalcıyı anlatan benzer öyküleri vardır. Eski Türk efsaneleri de, İslam dininin kabulünden sonra yer yer biçim ve öz değişikliğine uğramış, yeni inançlarla birlikte değişerek Türklerin gittiği her yerde yeni yeni yaşama alanları bulmuştur. Örneğin Anadolu’da tek başına ya da grup halinde taş kesilen kişilerle ilgili efsaneler pek çok yerde görülür. Taş kesilen gelinlerin, ejderhaların, ağlayan kayaların, Büyük ve Küçük Ağrı dağlarının, Hasan Dağının, boş beşiğin, Tortum Gölünün, ibibik, kumru ve Yusufçuk kuşlarının, Ferhad ile Şirin’in, Kerem ile Aslı’nın, Hz. Ali’nin, İstanbul’un kuruluşunun, Kız Kulesi’nin vb efsaneleri kendi türlerine birer örnek sayılabilecek öykülerdir.
Günümüzde büyük çoğunluğun inanmadığı birer eski öykü durumuna gelseler bile efsanelerin çağdaş sanatlar için işlerımeye elverişli kaynak olma niteliği sürmektedir. Efsanelerden yararlanmak ressamlar, şairler, tiyatro yazarları ve romancılar için bir halkı anlatabilınenin en güzel yollarından biridir. Necip Fazıl Kısakürek’in Sabırtaşı (1940), Selahattin Batu’nun Kerem ile Aslı (1943), Nazım Hikmet’in Ferhad ile Şirin (ös 1965), YaşarKemal’in Binboğalar Efsanesi (1971) ve Uç Anadolu Efsanesi (1967), Necati Cumalı’nın Boş Beşik (1969, Oyunlar i içinde) adlı yapıtları, efsaneleri temel alan çalışmaların Türk edebiyatındaki önde gelen örneklerindendir.