11.4 C
İstanbul
Salı, Kasım 19, 2024

İletişim

Federalizm Nedir ? Detaylı Bilgi

Federalizm, birden çok eyaletin ya da başka siyasal birimin, her biri kendi temel siyasal bütünlüğünü koruyarak, tek bir merkez altında birleştiği siyasal örgütlenme biçimi. Federal sistemlerde bu bütünlük temel politikaların görüşmeler yoluyla oluşturulması, yürütülmesi ve böylece bütün üyelerin kararların alınması ve uygulanmasında söz sahibi olmasıyla sağlanır.

Federalizm ya bir bütünleşme ya da ayrılma sonucu oluşur. ABD ve İsviçre gibi kiıni federal devletler, daha önce birbirinden bağımsız ve ayrı ayrı egemen olan devletlerin yakınlaşmalanndan. birleşmelerinden doğmuştur. Kendi içlerinde olduğu gibi uluslararası alanda da yetkilerini daha önceleri serbestçe kullanabilen devletler, belli bir dönemin zorlamaları ve başka nedenlerle belirli yetkilerin kullanılmasını daha üst düzeydeki bir kuruluşa, federal bir örgüte bırakmayı uygun bulurlar. Devletlerin belirli yetkilerini üst düzeydeki federal örgüte terk etmesine yol açan değişik etkenler vardır. Bunlar genellikle, bir askeri tehdidin varlığı, daha geniş bir ekonomik pazarın oluşturulması, iç kargaşayı giderme ya da devletlerin bir sosyal düzeni ortaklaşa gerçekleştirme isteğidir.

Federal devletlerin bir bölümü, bazı bölge ya da eyaletlerin, daha önce yer aldıkları devlet yapısı içinden ayrılmaları ile oluşmuştur. Kendi içindeki bölge ya da eyaletIerin tek yapılı devleti bölmesi etnik, kültürel ve dinsel etkenlerin baskısı ile ortaya çıkar. Tek yapılı devlette uygulanan politikanın bu farklılıkları ezdiği gerekçesiyle, bölgeler ya da eyaletler, bağımsız bir devlete dörıüşmeksizin, belli bir özerkliğe sahip olma isteğinde bulunurlar. Böylece merkezi tek yapılı devletin çöküşü, yeni örgütlenme biçimi olan federal yapı ile frenlenerek dağılma önlenmiş olur. Bu yolla oluşan federalizme örnek olarak SSCB ve Çekoslovakya gösterilebilir.

Kendilerıni “federal” olarak niteleyen çeşitli siyasal sistemler birçok bakımdan farklılık gösterir. Ama gerçek federal sistemlerin belirli ortak özellikleri ve ilkeleri vardır. Yazılı anayasa. İlk olarak, federal ilişki sürekli bir birlik sözleşmesiyle kurulur ya da onaylanır. Bu sözleşme iktidarın bölünmesi ya da paylaşılması koşullarını ortaya koyan, genellikle yazılı bir anayasada somutlaşır; anayasa ancak olağanüstü yöntemlerle değiştirilebilir. Federal anayasalar, yalnızca yönetenlerle yönetilenler arasındaki basit bir sözleşme olarak görülemez; bunlar her şeyden önce ulusa, federal hükümete ve federal birliği oluşturan federe devletlere ya da eyaletiere ilişkin hükümleriyle öteki anayasalardan ayrılırlar. Ustelik kurucu birimler kendi anayasalarını yapma yetkisini korurlar.

Merkeziyetçi olmama; İkinci olarak, siyasal sistem iktidarın anayasaya uygun olarak büyük ölçüde kendi kendine yeterli birçok merkez arasında bölündüğü merkeziyetçi olmayan bir nitelik taşımalıdır. Böylece uygulamada, siyasal gücün kullanılmasına katılma yetkisinin herkesin onayı olmaksızın federal hükümet ya da eyalet hükümetlerinden geri alınamayacağı güvenceye bağlanır. İktidarın bu biçimde dağılması ademimerkeziyetçilikten farklıdır. Ademimerkeziyetçilik, merkezi yönetimin belirli yetkileri koşullu olarak yerel yönetimlere dağıtmasıdır ve bu yetkiler tek yanlı kararlarla geri alınabilir. Federal bir devlette görülen durum, merkezi hükümetin ulusal alt birimlere, genellikle geri alınmayan yetkileri tek taraflı olarak vermesinden de farklıdır.

Federal birliği oluşturan eyaletlerin federal anayasa hükümleri çerçevesinde sahip oldukları yönetsel hak ve yetkiler eyalet hakları olarak bilinir. ABD, İsviçre ve Avustralya’ da bu yetkiler, merkezi devlete ait yetkilerin dışında kalanlardır. Buna karşılık Kanada ve AFC’de her iki düzeyin yetkileri özel anayasa hükümleriyle tanımlanmıştır .

Federal birliğe üye federe devletlerin elinde fiilen ne ölçüde yetki kaldığı, bir federal sistemden ötekine büyük farklılık gösterir. Bu yetkiler belki de ABD’de en üst düzeydeyken, yetkilerin çoğunun federal hükümette toplandığı ve eyaletlerin yerel yönetim temsilcilikleri olmanın ötesine pek az geçebildikleri Meksika ve Brezilya’da ise en alt düzeydedir. Eyaletierin elindeki yetkiler 1900’den sonra ABD’de de hızla azalmıştır. Kanada ve Avustralya’da da benzer bir gelişme gözlenmektedir. ABD ‘deki bu eğilimin başlıca nedenleri arasında Kongre’nin yetkilerinden yararlanan merkezi hükümetin eyaletler arasındaki ticareti denetlernek için etkinliğini artırması, eyalet yönetimlerine ya da onların alt birimlerine federal bütçeden yapılan mali yardımlar, ekonomik bunalıma karşı ulusal ölçekli önlemlerin gündeme gelmesi ve ülkenin I. ve II. Dünya savaşlarina katılması sayılabilir.

Genelde ABD gibi ülkelerde eyalet hakları, eyaletler arasındaki ticareti düzenleyen yasal hükümlerden çok federal hükümetin mali yardımlarından darbe yemektedir. Kimi durumlarda bu mali yardımlar merkezi denetimi, federal hükümetin anayasada belirlenmiş yetkileri dışında kalan alanlara da taşırmaktadır. Eyalet yönetimi yardımı reddetmekle kendi bölgesine ekonomik açıdan zarar verebilir. ABD ‘de 20. yüzyılın ikinci yansında, söz konusu yardım sürecinin bir sonucu olarak federal hükümet eyaletler üzerinde değişen ölçülerde etkili olmuştur. Bu durum, anayasaya göre açıkça “eyalet hakları” olarak görünen mesleki eğitim, toplu konut, havaalanı, kanalizasyon, yerel ya da eyalet karayolları yapımı ile balıkçılık ve avalanlarının korunması gibi etkinliklerde ortaya çıkmıştır. Kanada ve Avustralya’ nın 20. yüzyıldaki deneyimleri de benzer nitelik taşımakta, merkezi hükümet mali yardım yoluyla eyalet ya da yerel etkinlik alanlarına girmiş bulunmaktadır. Buna karşılık, eyalet haklarının daha uzun süre ayakta kalabileceği söylenebilir. ABD, Avustralya ve Kanada’da kurulan araştırma komisyonları, eyalet ya da bölge yönetimlerinin özerk yetkilerini korumalarının yerinde olacağı sonucuna varmışlardır. Federe ya da yerel yönetimler aracılığıyla yurttaşların kendilerini demokratik süreç için daha iyi yetiştirebilecekleri, hükümet politikalarının belirli bölgelerin gereksinimlerine daha iyi uyarlanabileceği ve federal sistemde iktidarın tek merkezde toplanmasının böylece engellenebileceği, gösterilen gerekçeler arasında yer almaktadır. Bu üç ülkede çok sayıda kişinin bu nedenlerle eyalet haklarına sahip çıktıkları gözlemlenmektedir. Iktidarın bölgesel bôlünuşü. Federal sistemin bir başka temel öğesi bölgesel demokrasidir. Bölgesel bölünmeler, çeşitli grup ve çıkarların hükümette temsil edilmesinde tarafsızlık ve eşitliği güvence altına almak ve aynı sivil toplumdaki farklı gruplar için yerel özerklik ve temsil olanağı sağlamak için kullanılır. Görünüşte birbiriyle çelişen bu iki ilke, federalizmin amacıyla yakından ilişkilidir ve sık sık aynı federal sistemin içinde bir arada yer alır. Bölgesel tarafsızlığın değişmekte olan toplumlarda oldukça yararlı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sistemde, görece eşit bölgesel birimlerde yapılan seçimlerde yeni çıkarların güçleriyle orantılı olarak temsil edilmesine olanak sağlanır. Aynı zamanda, aralarında temelli farklılıklar olan değişik gruplara kendilerine ait bölgesel iktidar alanları sağlayarak, bir yandan demokratik yönetim korunurken öte yandan federal sistemin siyasal bütünleşmenin aracı olarak işleyebilmesi sağlanır. İktidarın bölgesel bölünümünün örnekleri arasında, her bir üye cumhuriyetin farklı bir ulusal grubun çevresinde örgütlendiği Yugoslavya ve Fransız asıllıların çoğunlukta olduğu Ouebec eyaletinin bulunduğu Kanada sayılabilir.

Birliği koruyan öğeler; Çağdaş federal sistemler genellikle ülkenin yurttaş kitlesiyle federal hükümet ve eyalet hükümetleri arasında doğrudan iletişim kanalları yaratır. Halk genellikle her iki düzeydeki hükümet organlarına temsilciler seçebilir ve bu iki düzeydeki hükümetler de yurttaşlara doğrudan hizmet veren yönetsel çalışmaları yürütürler.

Bu tür doğrudan iletişim kanallarının varlığı, federasyonları birlik ya da konfederasyonlardan ayıran özelliklerden biridir. Federasyonlar genelolarak üye devletleri ve halkları bir araya getiren ortak ulus bilincine dayanır. Almanya gibi kimi ülkelerde bu ulus bilinci geçmişten gelen bir miras üzerine gelişirken, ABD, Arjantin ve Avustralya’da bir ölçüde yeniden yaratılmak zorundaydı. Kanada, İsviçre ve Yugoslavya ise çok farklı ulusal grupları bir arada tutmak için bu bilinci geliştirmek zorunda kalmışlardır. Hindistan, Malezya ve Nijerya’da yeni oluşturulan federal sistemlerde, federalizmin geleceği böyle bir ortak ulus bilincinin var olmaması nedeniyle tehdit altındadır.

Coğrafi koşulların yol açtığı zorunlu gereksinimler federal sistemler içinde birliğin korunmasını kolaylaştıncı önemli bir rol oynamaktadır. ABD ‘de Mississippi Vadisi, İsviçre’de Alp Dağları, Avustralya’nın bir ada ülkesi olması ve Brezilya’yı çevreleyen dağ ve ormanlar federal sistemlerde birliğin sağlanmasında roloynayan etkenler olmuşlardır. Benzer biçimde, Kanada’nın ABD’ nin kuzey sınırında oluşu, Alman devletleri üzerinde doğu ve batı komşularının baskısı bu tür bir birliğin ortaya çıkmasında etken olmuştur. Bu bağlamda, ortak düşmanlara karşı ortak savunma gereksinimi federal birliği önce özendirir, sonra da korunmasında roloynar.

Merkeziyetçi olmayan yapının sürmesini sağlayan öğeler; Federal bir sistemde federe devletlerin nüfus ve zenginliği az çok eşit olmalı, varsa eşitsizlikler coğrafi ya da sayısalolarak dengelenmelidir. ABD’de her coğrafi bölgede hem küçük, hem de büyük eyaletler bulunur. Kanada’da, en büyük ve en zengin iki eyalet arasındaki etnik farklılıklar bunların öteki eyaletlere karşı birleşmesini engellemiştir. ısviçre federalizmi, farklı büyüklükte ve farklı din ve dil kökenlerinden kanton gruplarının varlığı ile ayakta durur. Öteki başarılı federal sistemlerde de benzer dağılımlar gözlenir. Federal rejimierin zayıflamasının önemli bir nedeni federe devletler arasında bir dengenin var olmamasıdır. 19. yüzyıl sonlarında Alman Imparatorluğu’nda Prusya öylesine egemen bir durumdaydı ki öteki devletlerin ulusal önderlik ya da kral ve hükümetin politikasına karşı etkili seçenekler geliştirme konusunda çok az olanakları vardı. SSCB’de Rus SFSC’nin ülke topraklarının dörtte üçünü, toplam nüfusun da beşte üçünü kapsaması, bu ülkede bugünkünden başka bir siyasal rejim altinda bile federal ilişkilerin dengeli olmasını olanaksız kılmaktadır.

Başarılı federal rejimierin ayırt edici özelliklerinden biri de bu ülkelerin iç sınırlarının sürekliliğidir. Sınır değişiklikleri olabilir, ama bu tür değişiklikler ancak konuyla ilgili federe devletlerin onayıyla gerçekleştirilir ve olağanüstü durumlar dışında bu tür değişikliklerden kaçınılır. ABD ‘de Iç Savaş sırasında Virginia bölünmüş, Kanada’da eyaletlerin sınırlan genişletilmiş, ısviçre’de kantonlar bölünmüştür. Ama bunlar yaygın örnekler olmadığı gibi, her durumda ilgili federe devletlerin onayı da alınmıştır. Latin Amerika’da bile federe devlet sınırları oldukça değişmez bir yapıya sahiptir. Latin Amerika federalizminin en önemli koruyucu öğelerinden biri, sınırların başlıca toplumsal ve ekonomik çıkarlar ya da etnikkültürel gruplarla çakışmasıdır.

Birkaç önemli örnekte merkeziyetçi olmama ilkesi, federe devletlerin farklı hukuk sistemlerinin anayasal güvence altına alınmasıyla güçlendirilmiştir. ABD ‘de her eyaletin hukuk sistemi doğrudan ve bir ölçüye kadar yalnızca Ingiliz (bir eyalette Fransız) hukuk sisteminden kaynaklanırken, eyaletlerarası nitelikteki federal yasa, yalnızca SO eyaletin yasalarını birbirine bağlama işlevi görür. Bunun sonucunda ortaya çıkan yasalar karışımı, adalet işlerinin yönetiminin, hatta federal mahkemelerin bile büyük ölçüde birbirinden ayrı olmasını sağlar. Kanada’da gelenek hukuku ile yazılı hukuk sistemlerinin yan yana var olması, FransızKanada kültür geleneğinin yaşamasına katkıda bulunmuştur. Bağımsız hukuk sistemleri, geleneksel hukuku temel alan tipik Angloamerikan buluşlardır. İsviçre’de olduğu gibi, bazı federal sistemler genellikle ulusal yasaların özel yerel gereksinmeleri karşılamak amacıyla eyalet hükümetlerince değiştirilmesine olanak sağlar.

Gerçek anlamda federalolan bir sistemde federe devletlerin, anayasa oluşturma ve değiştirme süreci üzerinde önemli etkileri olması gerektiği öne sürülmüştür. Anayasa değişiklikleri genellikle resmi anayasal düzenlemeler olmadan yapıldığı için, federe devletlerin konumu, siyasal düzendeki ciddi değişikliklerin yalnızca iktidarın bölgesel bölünmesini yansıtan dağınık çoğunlukların kararıyla yapılmasını sağlayacak biçimde olmalıdır. Federalizm kurarncıları, bunun federalizm için olduğu kadar demokrasi için de önemli olduğunu savunmuşlardır. Federe devletlere ulusal yasama meclisinde temsil edilme ve ulusal politika sürecinde bir roloynama güvencesinin verilmesiyle de merkeziyetçi olmayan yapı güçlendirilir. Bu ikinci nokta ABD ve ısviçre’nin yazılı anayasalarında güvence altına alınmıştır. Kanada ve kimi federal Latin Amerika ülkelerinde federe devletler belirli katılım-yetkileri elde etmiş ve bu yetkiler yazılı olmayan anayasanın bir parçası olmuştur.

Merkeziyetçi olmayan federal yapının korunmasında tek başına en önemli öğe” bu esasa uygun bir parti sisteminin varlığıdır. Merkeziyetçi olmayan partiler başlangıçta, birliği kuran sözleşmedeki anayasal düzenlemelerden kaynaklanır; daha sonra da ademimerkeziyetçi bir roloynarlar. ABD’ deki iki parti sisteminde, partiler gerçekte eyalet partilerinin bir koalisyonudur. Bu ulusal partiler belirli yerel parti örgütlerinin egemenliği altında olabilirler ve yalnızca dört yılda bir yapılan başkanlık seçimleri ve ülke ölçeğinde kongreler örgütleme amacıyla ulusal birimler olarak çalışırlar. Partinin parasal desteği ve karar mekanizması eyalet örgütleri arasında ya da ülke ölçeğinde, oldukça farklı hizipler arasında dağılmıştır .

Öte yandan Kanada’da, parti sorumluluğunu gerektiren parlamenter yönetim biçimi, ulusal düzeyde iktidarı ele geçirmek ve elde tutmak için parti içi bütünlüğün daha çok korunmasını zorunlu kılar. Burada partilerin bölge ya da eyaletlere göre bölünmesi söz konusudur. Ulke ölçeğinde etkinlik gösteren bir ya da iki partinin halktan aldığı destek her seçirnde büyük farklılıklar gösterir. Bu partiler kendi içlerinde eyaletler düzeyinde bölünmüşlerdir; her eyalet örgütü de az çok özerktir. Kimi eyaletlerde ise ulusal yasama meclisine yalnızca birkaç temsilci sokabilen partiler egemendir. Ulusal seçimleri kazanan parti, genellikle eyalet seçmen tabanını geçici olarak ulusal boyutlara çıkarabilmiş partidir. Daha az gelişmiş parti sistemlerine sahip federal ülkelerde parti sisteminin merkeziyetçi olmayan yapısı genellikle, Latin Amerikalılann eaudillismo olarak adlandırdıkları, yetkinin güçlü yerel liderler arasında dağıtılmasıyla sağlanır. Bu tür uygulamaya Nijerya ve Malezya’da da rastlanır.

Federalizm ilkesini koruyan öğeler; Federaliımin sürdürülmesi, ülke ve üye devletlerin her birinin büyük ölçüde kendilerine ait yönetim kurumlarına sahip olmalarını ve federal birliğin sınırları içinde bu kurumlarda tek yanlı değişiklik yapabilmelerini gerektirir. Ayrı yasama ve yürütme kurumlannın varlığı zorunludur. Bu, bütün yönetim etkinliklerinin her düzeyde ayrı kurumlarea yürütülmesini gerektirmez. Bir düzeydeki hükümetin organları, karşılıklı anlaşmayla bir başka düzeydeki hükümetin organları olarak görev yapabilirler. Ama her hükümetin, kendisinin yetkili olduğu bölgelerde öteki hükümete bağlı olmadan işleri yürütebilecek ve öteki hükümetin benzer organlarıyla serbestçe işbirliği yapabilecek kendi kurumları olmalıdır.

Kamu sorumluluklarının birlik sözleşmesine dayalı olarak hükümetler arasında paylaşımı federalizmin temel özelliğidir. Geniş anlamıyla paylaşım karar almada, mali sorunlarda ve yönetirnde ortak katılımı içerir. Paylaşım resmi ya da gayriresmi olabilir; ama federal sistemlerde bu genellikle sözleşmeyle belirlenmiştir. Sözleşme farklı düzeylerdeki hükümetlerin, bir yandan bağımsız birer yapı olarak kalırken öbür yandan ortak hareket edebilmelerini sağlayan hukuksal bir araçtır.

Genellikle her federal sistemde federal hükümetle federe hükümetler arasında, farklı zamanlarda farklı dengeler kurulmasına yol açan belli ölçüde sürekli bir gerginlik vardır. Bu gerginliğin varlığı federal ilişkinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bunun yarattığı sorunlar tüm ulusu ilgilendirir. Çünkü bunlar hemen her siyasal soruna, özellikle de doğrudan toplumun yapısına ilişkin alanlara yansır.Örneğin ABD’deki ırk, Kanada’daki ,kültür ve Hindistan’daki dil sorunu federal hükümet-eyalet ilişkileri ile yakından ilgilidir.

Federal sistemler ya da federal ilkelerden önemli ölçüde etkilerımiş öteki sistemler en istikrarlı ve sürekli devletler arasında yer almışlardır. Ama federal sistemlerin başarıyla işleyebilmesi için özel bir siyasalortam gerekir. Bu siyasal ortam demokrasiye uygun ve kendi kendini sınırlama ve siyasal işbirliği geleneklerine sahip olmalıdır. Bunun ötesinde federaliım, temel çıkarlar arasında, yerel hükümete büyük bir serbestlik tanıyacak ve gönüllü işbirliğine olanak verecek biçimde bir uyum sağlayabilen toplumlarda başarılı olur. Federal sistemlerin başarıyla yürütülmesi için gerekli olan, düzeni sağlamak amacıyla güç kullanımı öteki sistemlerde olduğundan daha zordur. Federal sistemler, çeşitli düzeylerdeki çok sayıda devlet kuruluşunu dolduracak yetenekli insan kaynağının ve özgürlüğün bedeli olarak ortaya çıkan ekonomik israfı bir ölçüde kaldırabilecek maddi kaynakların bulunduğu toplumlarda en iyi biçimde işler.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Benzer İçerikler

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Sosyal Medya

17,204BeğenenlerBeğen
3,912TakipçilerTakip Et
13,900AboneAbone Ol
- Advertisement -spot_img

Son Yazılalar