Yeni evlenecek olan kadınların en önemli evlilik düşlerinden bir tanesi de gelinlik giymektir. Zaman zaman bu gelinlik mevzusu üzerinde o denli durulur ki bir gelinlik tercih dönemi aylar alabilir. Gelin adaylarının üstünde titizlikle durduğu gelinlik tercihinde bireyler yalnızca modele dikkat eder. Bir gelinlik niçin beyazdır? Bunun üzerinde kimse durmaz ve merak etmez.
Bugün yaşamımıza yerleşmiş bir çok davranışın deposu tarihin derinliklerinde yattığı vb. Beyaz gelinliğin yoğun olma nedenini de yeniden seneler öncesinde arayabiliriz. Eski roma süreçlerinde kullanılan gelinliklerin rengi sarıydı. Giyilen bu sarı renk gelinlikle beraber kızlar sarı renkte peçe takıyordu. O zamanlarda kızların takmış bulunduğu peçe takan bireyin evli mi bekar mı bulunduğunu göstermekteydi. Ortaçağ zamanlarında gelindiğinde gelinliğin renginden fazla tasarımına ve kumaşına önem verilmeye başlandı ve tüm kişiler kendi beğenisine nazaran şaşalı gelinlikler diktiriyordu.
Gelinliklerin beyaz renkte yaygınlaşması ise 16. Asır süreçlerine dayanıyordu. Bu yüzyılda kraliyet ailesi mensupları düğünlerinde gümüş rengi gelinlik giyerek soyluluğunu vurguluyordu. Kraliçe victorya gümüş gelinlik giyme adetini değiştirerek beyaz gelinlik modasını başlattı. Devrin önde gelen yazarları da beyaz renginin masumiyeti temsil etmiş olduğu temini vurgulamasıyla bundan sonra genel bir idrak şekilde gelinlikler beyaz şekilde imal edilmeye başlandı. 16 asır topluluklarında bir kızın evlenebilmesi üzere bekaretini korumuş olması, bir diğer deyişle olabilecek tüm kirlerden arınmış şekilde dünya konutuna girmesi talep edilirdi. İşte o çağda beyazlık dokunulmamışlığı, temizliği, bekareti temsil etmekteydi. Devrin kızları beyaz gelinlik giyerek bir noktada pak olduklarının altını çiziyordu.
Tabii o çağda gelinlikle alakalı bir çok batıl itikat da yer almaktaydı. İnanca göre damat gelini düğünden şekilde gelinlikle görmemesi lazım, gelin düğünden şekilde gelinliği giymemesi yada kızın gelinliği bilhassa dikmemiş olmaması icap ediyordu. Bu batıl inançların bir bölümü halen sürmektedir.
Esasen evlilikle alakalı tarihsel geçmişe dayanan bir çok oturmuş inanış mevcut. Bunlardan biri de yüzük inancı. İnsanoğlunun evlendiğini bir yüzükle sembolize etme inancı eski mısırlılara dek dayanmaktadır. Mö 2800 yıllarında ikamet eden mısır halkları dairesel cisimlerin başlangıç ve sonu bulunmadığı üzere ebediyeti temsil ettiğine inanıyordu. Bundan ötürü takılan yüzükler de evlilikte ebediyeti, sonsuz sevinci temsil yapıyordu. Bu inanış mısırlılardan sonra romalılara geçti ve buradan dünyanın dört bir yanına dağıldı.
Yuzukpeki ne sebeple yüzük parmağı diye bir kavram mevcut? Tıbbın hemen hemen büyümediği zamanlarda bireyler yüzüğü sol elin serçe parmağının beraberindeki yüzük parmağı denen parmağa takmaktaydı. O devrin algısına nazaran vücuttaki ana damarlardan bir tanesinin bu parmaktan başlayıp kalbimize ulaştığına inanılırdı. Bundan ötürü bu parmağa takılan yüzüğün çiftleri kalben de birbirine ilişik kıldığı düşünülüyordu. Tıbben hatalı bulunduğu ispatlanan bu hatalı damar malumatı günümüzde geçersiz olsa da oturmuş bir âdet bulunduğu üzere alyanslar sol elin dördüncü parmağına takılmaktadır.
