Yunus Emre (Doğum 1238 – Ölüm 1320), Anadolu’da Türkçe şiirin öncüsü olan şair ve mutasavvıf. Yaşamına ilişkin bilgiler sınırlıdır. Doğum yeri belirlenebilmiş değildir. 13. yüzyıl ortalarından sonra Moğol baskısının da etkisiyle Anadolu Selçuklu Devleti’ nin dağılıp parça Iandığı bir kargaşa döneminde yaşamış, bu dönemin sarsıntı ve acıları yapıtlarında önemli izler bırakmıştır. Babasının adının İsmail olduğu bilinmektedir. Medrese eğiti mi görerek geleneksel Islam bilimlerinin yanı sıra Arapça ve Farsça öğrendiği, ayrıca Iran ve Yunan mitolojisi ile tasavvuf tarihi ni incelediği sanılır. Ahmed Yesevi’ nin müritlerinden Hacı Bektaş ya da Sinan Ata’nın halifesi Taptuk Emre’nin tekkesin de hizmet etmiş, onun düşüncelerini yaymak için Anadolu’yu dolaşmış, daha sonra kendisi de şeyh olmuştur. Sarıköy (Eskişe hir), Buna, Emre köyü (Manisa), Dutçuköyü (Erzurum), Keçiborlu ve Karaman gibi Anadolu’nun birçok yerinde adına mezarlar bulunduğu için nerede öldüğü ve gömüldü ğü kesin olarak bilinmemektedir.
Vahdeti vücut (varlık birliği) öğretisine ulaşan bir tasavvuf yorumunu benimseyen Yunus Emre’nin olağanüstü gözlem gücü ve hoşgörü anlayışı, bazı düşünürlerin onu başka felsefi akımlarla da ilişkilendirrnele rine yol açmıştır. Yunus Emre, “şeriat, tarikat, marifet, hakikat” olmak üzere dört bilgi düzeyi ayırt eder. Bunlardan birincisi İslam dininin kuralları, ikincisi tarikat kuralları, üçüncüsü sezgi (keşif ve ilham) yoluyla ulaşılan bilgi, dördüncüsü de en yüksek bilgi olan gerçeğin, Tanrı’nın sırrı dır. Ona göre biri dış (zahiri), öbürü iç (batıni) olmak üzere iki dünya vardır. Yalnızca iç dünyayla ilgili bilimler (batıni bilimler) en yüksek bilgi derecesine, Tanrı” nın sırrına yönelir. Tanrı’ya ulaşmak, gerçe ğin gizini bulabilmek için bütün dindışı bilimlerden vazgeçrnek gerekir.
Yunus Emre olgunluk döneminde yazdığı Risaletü’nNushiye (1965) adlı 573 beyitlik şiirinin başlangıcındaki düzyazı metinde aklın ve imanın çeşitlerini anlatır. Buradaki yaklaşıma göre insanda toprak, su, ateş ve yel nitelikleri can ile birleşrrıiştir; toprak ve su Cennet’in, ateş ve yel ise Cehennem’in öğeleridir. Yunus Emre’ye göre iyilikler, Tanrı özlemi, Tanrı’ya güvenmek, sabır, onurunu korumak, iyi huy, insanlara iyilik etmek, cömertlik, temiz yüreklilik, dürüstlük, utanma, kanaatkarlıkur. Gösteriş ki bir, şehvet, kıskançlık, öfke, cimrilik, kin, dedikodu ve ikiyüzlülük de kötülükleri oluşturur. Yunus Emre, sürekli yinelediği gönül kırmama ilkesini, düşüncesinin kay naklandığı tasavvuf felsefesinin etkisiyle şeriat kurallarının üstünde tutar. Şeriatı vurgulayan din adamları ile tarikatlar ara sında sürüp giden çekişmeler de Yunus Emre’nin yapıtlarında etkisini göstermiştir.
Yunus Emre, hece ölçüsünü kullanmış, özellikle 7 ve 8 heceli kalıplarla yazmış, ama hemen bütün öteki kalıpları ve aruz ölçüsü nü de denemiştir. Halk şiirine özgü dörtlük lerle yazdığı şiirlerden başka gazel biçimiy le, beyitlerle de yazmış, gazel biçimini heceye uygulamıştır. Aruz kullandığında da uyak konusunda genellikle halk şiiri gelene ğini izlemiş, yarım uyaklarla yazmış, sık sık da redife yer vermiştir.
Yunus Emre Oğuz lehçesiyle ve çağının konuşma diliyle yazmış olmakla birlikte kullandığı sözcüklerin tümü Türkçe değil dir. Ayrıca Farsça dil kurallarına uyduğu, bu kurallarla ad ve sıfat tamlamaları kurdu ğu ve Türkçe sözcükleri yabancı bağlaçlarla bağladığı da görülür. Bazı sözcüklerin hem Türkçesini, hem Arapçasını ya da Farsçası nı birlikte kullanmıştır. Ama Yunus Emre’ nin şiirlerinde Oğuz lehçesi olağanüstü bir anlatım gücüne, benzeri az görülen bir uyum güzelliğine ulaşmıştır.
Yunus Emre’nin sağlığında düzenlenen Divan’ı bulunamamıştır. Günümüzdeki Divan’lar çeşitli yazmalardan şiirlerin derlenip bir araya getirilmesiyle düzenlenmiştir. 1904’te birinci, 1924’te ikinci basımıarı yapı lan Divanı Aşık Yunus Emre’den sonra Burhan Toprak Yunus Emre Divanı’nı üç cilt halinde yayımladı (1933-34). Bu yapıtın ikinci basımı 1943’te iki cilt olarak düzenlendi. Bilimsel bir çalışmaya dayanan ilk Yunus Emre Divanı da gene 1943’te Abdül baki Gölpınarlı tarafından yayımlandı.